KAZANMAYA DEVAM
KAZANMAYA DEVAM

Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, Türk Metal ile MESS arasında imzalanan 2021-2023 Grup Toplu İş Sözleşmesinin genelinde ve ikinci altı ayında elde edilen kazanımları Vardiya Gazetemizin son sayısına değerlendirdi. “Bu sözleşmede birden fazla hedefimiz vardı. Birincisi, pandemi döneminde ölümü hiçe sayarak çalışan, krizin bedelini canıyla ödeyen Türk Metal üyesine hak ettiğini kazandırmak… İkincisi, enflasyon karşısında kendini koruyacak, üyemize sürekli kazandıracak bir sözleşme imzalamak… Üçüncüsü, yıllarca uğraşarak, büyük zorluklarla inşa ettiğimiz adalet çizgisini korumak… Yani herkesin memnun olmasını sağlamak… Bu çok zor bir görevdi. Ama bütün üyelerimizin desteğiyle, verdiği müthiş mücadeleyle bunu başardık. Bu görevi layıkıyla başardığımız, gerçek bir zafer sözleşmesi imzaladığımız için gururluyum” diyen Genel Başkanımız Kavlak’ın sözleşmeyle ilgili değerlendirmeleri.

%41,93’lük bir zam daha. Böylece 2021-2023 MESS Sözleşmesi kapsamında zam oranı ortalama ücrete yıllık kümülatif %80,88 ‘e ulaştı.

Bizim asıl hedefimiz de Türk Metal üyesine sadece imza attığımızda değil, sürekli kazandıran bir sözleşme hazırlamaktı. MESS sözleşmesinden sonra düzenlediğim, televizyonlardan da canlı yayınlanan açıklamamda tam da bunu söylüyordum aslında… Çünkü o gün açıkladığım %65,67’lik yıllık zam, aslında alabileceğimiz en düşük zamdı. Bazı arkadaşlarımın dikkatinden kaçmış olabilir, onun için tekrarlıyorum: En az demiştim. Ben, daha üstü olabileceğini tahmin etmemize rağmen, umut tacirliği yapmamak için alabileceğimizin en azını söylemeyi tercih etmiştim. Tahminimizde haklı çıktık. Üyemizin cebine onun beklediğinden daha fazla para girdiği için, daha fazla mutlu olduğu için bende mutluyum tabii… Eğer en az olarak tahmin ettiğimiz %65,67 zaferse, ki öyledir, o zaman %80,88 ile zaferimiz taçlanmıştır. Bütün kardeşlerime hayırlı olsun.

Bu zamma Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı yardımları, yakacak yardımı, erzak çekleri ve diğer sosyal haklar dâhil değil. Onlar eklenirse zam oranı daha da yükseliyor.

Öyle tabii ama bunları eklemek bize çok doğru gelmedi. Aslolan saatlik ücrete gelen zamdır. Biz her zaman saatlik ücrete doğrudan etki eden, kalıcı olan zammı dikkate aldık, bunu açıkladık. Şu anda da öyle düşünüyorum. Zaten bu tür hesaplamalara da gerek yok. Çünkü bizim hesabımız ortada. Sözleşme öncesi ortalama ücretimiz 21.22 TL idi, şimdi 38,38 TL... Yani ortalama ücret alan bir arkadaşımın eline o zaman aylık 6,366 TL geçerken şimdi 11,514 TL geçiyor. Var mı bunun ötesi? Başka bir açıklamaya, hesaplamaya gerek var mı? Hepsine helal olsun. Allah ağız tadıyla yemeyi nasip etsin.

Doğru… Rakamlar herşeyi söylüyor ama belki bir ek yapmaya ihtiyaç var. Çünkü siz 2. altı ay zammının ücretler arasında dengeleyici bir rolü olacağını söylemiştiniz. Bu gerçekleşti mi?

İyi bir tespit. Hatırlayın, 1. altı ay zammında herkesin saatlik ücretine hem yüzde hem de seyyanen almıştık: %10 ve 3,70 TL. Böylece nispeten düşük ücretli arkadaşlarımıza oransal olarak daha çok destek olmuştuk. Ama diyorum ya, aklımda hep adalet çizgisi var diye… Bunu yaparken 2. altı aya da gelecek zammı öngörüyorduk. Haklı da çıktık. Şimdi de herkesin saatlik ücretine %41,93 zam aldık. Bu sefer de kıdemli arkadaşlarımız, ilkine göre bu zamdan nispeten daha fazla yararlanmış oldu. Böylece 1. altı ay zammından düşük ücretli ve yeni arkadaşlarımız nispeten daha çok yararlanırken, 2. altı ay zammından ise yüksek ücretli ya da kıdemli kardeşlerimiz daha fazla faydalanmış oldu. Böylece iki grup arasındaki dengeyi korumuş olduk. Yani bizim büyük uğraşlarla inşa ettiğimiz Adalet Çizgisi’ne dokundurmadık. Sözleşmeyle ilgili gurur duyduğumuz noktalardan biri de budur.

Adalet Çizgisi’nden ilk olarak 2017-2109 MESS Sözleşmesi’nde söz etmiştiniz…

Evet. O sözleşmedeki ana hedefimiz oydu. Ücretler arasında denge sağlamak... Kimseyi mağdur etmeden, işe yeni girenlerle, işyerine yıllarını vermiş kalifiye arkadaşlarımız arasında bir denge kurmak… Aslında bunu gerçekleştirmeyi her zaman istedik ama en büyük fırsatı 2017-2019 sözleşmesinde yakaladık. Hatırlayın, o dönemde, çeşitli nedenlerle, 2005-2007 girişliler ücretler konusunda mağdur durumdaydı. Onların ücretleri, işe yeni girenlerle neredeyse yapışmış, kıdemlilerle olan fark ise açılmıştı. Bu bizim değil, bütün ülkedeki adaletsiz ücret düzeninin bir sonucuydu. Bir de tabii çok yüksek sirkülasyon etkiliydi. Sirkülasyon, yani işten kendi isteği ile çıkma ya da iş akdinin fesh edilmesiyle işten çıkarmalar yüksek olunca işe yeni alınanlar nedeniyle ortalama ücretimiz düşüyordu. İzlediğimiz politika sayesinde sirkülasyon oranını %40’lardan %2’lere indirdik. Bu başlı başına bir zaferdir. İşte bu zafer bize ücretlerde kalıcı düzenleme yapma olanağı vermiştir. Bu şansı yakaladığımızı gördüğümüzde de bunun üzerine gittik. Ve düzelttik.

Adalet Çizgisi’ni inşa etmeyi her zaman istedik ama 2017-2019’da fırsatını bulduk dediniz. Daha önceki sözleşmelerin buna katkısı olmadı mı?

Olmaz olur mu? Bu soruyu sorduğunuza sevindim. Bakın, bizim için daha adaletli bir ücret sistemi olmazsa olmazdır. Ama düzen öyle bozulmuş ki, bunu hemen, bir çırpıda düzeltmek mümkün olmuyor. Kalıcı bir düzenleme yapmadan önce, başka bir dizi düzenleme yapmak zorunda kalıyorsunuz. Biz de öyle yaptık. Göreve geldiğim 2009 yılında bu yana adım adım bu hedefe yürüdüm. Yaptığım her şeyde, imzaladığım her sözleşmede bunun izini görebilirsiniz. Sözleşmelerde, her zaman, geçici zaferler elde etmektense, kalıcı başarılar elde etmeyi tercih ettim. Bundan hiç vazgeçmedim, ilke haline getirdim. Bütün sözleşmelerde bu ilkeyi hep ön planda tuttum. Ve sonunda kazandıysak, kalıcı zaferler elde ettiysek, bugün ücretler bakımında en öndeysek, üyelerimiz arasında bir denge tutturabildiysek, adalet çizgisi inşa edebildiysek ve kıskançlıkla koruyabildiysek bunu hiç vazgeçmediğimiz İlkeli Sendikacılık anlayışımıza borçluyuz.

İlkeli Sendikacılık kavramını, sözleşmeler özelinde biraz açar mısınız?

Tabii… Bakın, hiçbir şey bir anda olmaz. Herşey bir birikim, bir zaman, bir süreç sonucudur. Onun için yarın ne olmasını istiyorsak, bugünden başlamalıyız. Ben de bunu yaptım. Göreve geldiğim ilk andan itibaren “insan onuruna yakışır iş ve ücret” benim için en öncelikli görevdi. Her zaman da öyle olacak. Çok şükür iş kazası oranı, en tehlikeli işkollarından biri olmamıza rağmen Türkiye’deki bütün işyerleri arasında neredeyse en düşük düzeydedir. Bu bizim sendikal görevimiz ama vicdani sorumluğumuzdur. Belki de beni en çok mutlu eden konudur. Bununla birlikte insan onuruna yakışır bir ücret için izlediğimiz stratejinin izini de her sözleşmemizde görebilirsiniz. Bakınız, MESS’le 2010-2012, 2012-2014, 2014-2017, 2017-2019, 2019-2021 ve en son 2021-2023 olmak üzere altı sözleşme imzaladım. Şuradan açıkça ve çok samimi olarak söylüyorum: Her sözleşmemiz, içinde bulunduğu koşullar itibariyle döneminin en iyi sözleşmesi oldu. Belki başka konularda eleştirilebilecek şeyler olabilir ama bu konuda eleştirilirsek haksızlık olur. Çünkü bizi eleştirecek olanlar, o sözleşme tarihine, koşullarına baksınlar, bizim imzaladığımızdan daha iyi bir sözleşme varsa bize göstersinler. Bu kadar iddialıyım. İster enflasyonla, ister memur zamları ya da kamu işçisi zamlarıyla ya da isterseniz bizim sektördeki veya başka işkollarındaki diğer sözleşmelerle kıyaslayın… Bizim sözleşmelerimiz açık ara öndedir. Üç yıllık olması sebebiyle en çok eleştirilen 2014-2017 sözleşmesi bile en başarılı sözleşmelerin arasındadır. Hangi hesabı yaparsanız yapın, biz kazançlı çıktık. Ama kazandıklarımızı hatta herşeyi bir kenara bırakın, o sözleşme adalet çizgisini kalıcı biçimde inşa ettiğimiz sözleşmenin de yolunu açmıştır.

Yani 2017-2019 Sözleşmesi’nin… Üyelerimizin Yüzyılın Sözleşmesi dediği sözleşme…

Gerçekten de Yüzyılın Sözleşmesi adını sonuna kadar hak eden bir sözleşme oldu. O sözleşmeye gelirken artık koşullar olgunlaşmıştı. Daha önceki sözleşmelerin üzerine Adalet Çizgisi’ni çekebilecek duruma gelmiştik. Biz de bu fırsatı kaçırmadık. Hem çekme aldık, hem seyyanen aldık hem de kıdem zammı aldık. Yani ücret skalasındaki her üyemiz için kalıcı iyileştirme yaptık. Böylece dengeleri yerli yerine oturttuk. Sonra 2019-2021 sözleşmesiyle, ama özellikle bu son sözleşmeyle adaletli ücret düzenini, ücretler arasındaki dengeyi sağlamlaştırdık.

Bu denge bozulabilir mi?

Çok güzel bir soru… Aslında bu tamamen bize bağlı. Biz derken bütün Türk Metal’i kastediyorum. En yeni üyemizden en kıdemli kardeşlerime kadar bütün üyelerimize… Bizler bu dengeyi, adalet çizgisini çok zor inşa ettik. Sözleşmeleri çok zor koşullar altında imzaladık. Ama başardık. Yine hepimizin kulağına küpe olması gereken bir söz var: Zaferi korumak onu kazanmaktan daha zordur. Ben bu konuda üyelerimize güveniyorum. Zaferleri beraber kazandığımız üyelerimizin, kazanımlarımızı korurken de yanımızda olacağından eminim.

Bu kazanımlarımız sadece MESS sözleşmelerini değil, diğerlerini de etkiliyor.

Tabii ki öyle. Çünkü MESS Sözleşmeleri taşıyıcı sözleşmelerdir. Diğer sözleşmeleri de etkiler, hatta belirler. Bunu bizim münferit sözleşmelerimize bakarsanız görürsünüz. MESS sözleşmesinden sonra imzaladığımız her münferit sözleşme en az MESS kadar iyi olmuştur. En az sözünü vurguluyorum. Bu çok önemlidir.

Türk Metal üyesinin aldığı ücreti, metal işkolu ya da diğer sektörlerle karşılaştırdığınızda, durum nedir?

En baştan şunu söyleyeyim. Hangi sektör olursa olsun, eğer sendika yoksa çalışan asgari ücrete mahkum edilmiş durumda… Asgari ücret neredeyse artık mecburi ücret gibi olmuş, otomatiğe bağlanmış durumda… Bu, sadece asgari ücretle çalışanları değil, sektördeki sendikalı işçilerin de pazarlık gücünü kırıyor. Yan yana iki işyeri düşünün… Birinde sendika var, diğerinde yok. Sendikasız işyeri asgari ücretle çalıştırıyor. O zaman da sendikanın olduğu işyeri, sendikanın haklı taleplerine direniyor. Sendikalı emekçilerin talepleri baskılanıyor. İş barışı bozuluyor. Tam bir kısır döngü... Biz bu kısır döngüyü kırabilen tek sendikayız desem, yanlış söylemiş olmam. Türk Metal üyesi, hem metal sektörü hem de diğer işkollarına kıyasla, çok daha iyi ücrete sahiptir. Bu çok açık. Fersah fersah öndeyiz.

Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeler, aslında metal işkolunu da hatta diğer işkollarını da olumlu etkiliyor.

Elbette. Bu bizi sevindiriyor. Her sözleşmede bizi örnek gösterdiklerini biliyorum. Biz eğer evine helal ekmek götüren her işçi bizim emek kardeşimizdir diyorsak… Eğer onların aldığı zamda bizim bir katkımız oluyorsa… Bu, bizi mutlu eder. Zaten kardeşlerimiz için umut olduğumuzu görebiliyoruz. Türk Metal’e olan yoğun ilgi, üye sayımızın her geçen gün artması, her geçen gün yeni bir işyerinde örgütlenmemiz bunu gösteriyor. Ne mutlu bize… Ne mutlu Türk Metalliyim diyene…

Alın terinin karşılığını almak, güvenceli çalışma koşulları ve yüzbinlerin dayanışma gücüne sahip olmak için siz de hemen Büyük Türk Metal Ailesine katılın!

Türk Metal'e Üye Ol
Türk Metal'e Üye Ol